Genelkurmay Çatı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına çarptırıldıktan sonra ayrıca “Yurtta Sulh Konseyi” üyesi olarak 15 Temmuz’da 3 bin kişinin yaralanmasından sorumlu tutulan eski askerlerin yargılanmasına devam edildi. Davada çok önemli bir gelişme yaşandı.
Yıllardır Yurtta Sulh Konseyinin 15 Temmuz’u yönettiği propagandası yapılıyordu. Konsey üyeliği iddiasıyla eski komutanlara onlarca kez müebbet hapis cezaları verildi. Sanıklar 7,5 yıldır hücrelerde tecritte tutuldu.
Yurtta Sulh Konseyi 15 Temmuz’un ilk gününden itibaren en önemli delili olarak sunuluyordu. Tüm medya hatta devletin ajansı AA’nın yalanları da bir yere kadar getirebildi. “Fetullah Gülen‘in darbe talimatının ardından oluşturulan sözde “yurtta sulh konseyi”, 15 Temmuz hazırlıkları kapsamında atılan ilk adım oldu.” algılarının doğruları yansıtmadığı ortaya çıktı.
Mahkeme Başkanı Açıkladı. Yurtta Sulh Konseyi Yok”
Mahkeme Başkanı ilk kez, “Yurtta Sulh Konseyi”nin olmadığına karar verildiğini söyledi. Başkan, “Genelkurmay davası Yargıtay’dan döndükten sonra onun üzerinde de konuşuruz.” dedi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi içindeki duruşma salonunda görülen davanın üçüncü celsesinin başlangıcında Mahkeme Başkanı, Yargıtay’da olan Genelkurmay Çatı Davası ile yaralamaların asli faillerinin yargılandığı davaların sonuçlanmasının bekletici sebep yapıldığını hatırlattıktan sonra, “Bekletici sebep yaptığımız dosyalar henüz neticelenmedi. Neticelenmesini bekleyeceğiz.” diyerek, sadece -varsa- sanıklar ile avukatların taleplerini alacaklarını bildirdi.
İlk sözü, darbenin 1 numarası olduğu iddia edilen eski Orgeneral Akın Öztürk aldı. 6 yıldır tüm duruşmalarda kendisine yöneltilen suçlamaların asılsız olduğunu delilleriyle ortaya koyduğunu tekrarlayan Öztürk özetle şunları anlattı:
“Yurtta Sulh Konseyi denilen ilk listede ismim yoktu. Ne zaman ki, İzmir’deki itirafçı bir amiral yanlışlıkla benim adımı kullandı, bu listeye girdim. O itirafçı daha sonra poliste ifade verirken Adil Öksüz diyeceği yerde ağzından benim ismimin çıktığını, beni tanımadığını ve görmediğini söyledi. Ama ismim iddianameye girdi. Ayrıca Yurtta Sulh Konseyi’nin olmadığı ortaya çıktı. Duruşmalarda bana buna ilişkin tek kelime sorulmadı. Ama hâlâ Konsey üyesi olarak adım geçiyor. Bu nasıl hukuk? Hiç mi okumuyorlar? Dosyamız Yargıtay’da sonuçlanmadığı halde konsey üyesiyim diye tazminat davaları geliyor. Hukuka güvenimiz yoktu, iyice dibe vurdu. 7.5 yıldır hücrede tutuluyorum. Tam bir tecrit halindeyim. 71 yaşındayım. Sizden istirhamım, korkusuz karar verin. Eğer ‘Devletin dini adalettir.’ diyen Hz. Ömer’e inanıyorsak gereğini yapın.”
İşte bu sözler üzerine Mahkeme Başkanı, Genelkurmay davasını bekletici sebep yaptıklarını hatırlatıp Akın Öztürk’e kendisinin de bunu diğer mahkemelere bildirebileceği önerisinde bulunduktan sonra, “İlk derece mahkemesi Yurtta Sulh Konseyi olmadığına karar verdi. Dosya dönünce onun üzerinde de konuşuruz.” açıklamasını yaptı.
Mahkemeler üzerinde bu kadar baskı olmasına rağmen açıklanan karar duyanları şoke etti. Mahkeme Başkanı ile Sanık Osman Ünlü arasında ilginç bir diyalog yaşandı.
Ünlü: “Genelkurmay Çatı davasında hakkımda beraat kararı verildi, ama yaralamalardan yargılanıyorum. Biraz önce Yurtta Sulh Konseyi’nin olmadığını söylediniz, ama Konsey üyesi olduğum gerekçesiyle 67 haciz davası açıldı. Düşmana bile yapılmayacak şeyler yapılıyor. Çoluk çocuğumuz açlığa mahkûm ediliyor. Devlet çoluk çocuğumuzun rızkıyla oynuyor. Lütfen bu mahkemelere ‘Yurtta Sulh konseyi yok.’ diye yazı yazın.
Başkan: O davalar bizle ilgili değil, müdahale edemeyiz; ama hangi evrakı istiyorsanız gönderelim.
Osman Ünlü: Yazdım, cevap vermediniz. Biz gönderiyoruz, dikkate almıyorlar. Şeklinde konuştu”.
Verilen aradan sonra alınan kararları açıklayan Mahkeme Başkanı, bekletici sebep yapılan dosyalar sonuçlandıktan sonra sanık savunmalarının alınmasının, dava dışı kimselerin tanık olarak dinlenmesi talebinin bu aşamada reddinin kararlaştırıldığını bildirerek duruşmanın 26 Şubat 2024’e bırakıldığını söyledi.