Uzun süredir nadasta bırakılan İçişleri eski Bakanı Efkan Ala yeniden arz-ı endam etmeye başladı. 7 gün önce TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu başkanlığına getirildi ardından Anadolu Ajansı’na röportaj verdi. Uzun yıllar bürokrasinin bir numaralı koltuğu Başbakanlık müsteşarlığında oturan; 17-25 Yolsuzluk Soruşturmalarını kapatması için Meclis dışından İçişleri Bakanı atanan Ala’nın kızağa çekilmesi, 15 Temmuz gecesindeki şaibeli sessizliği ile açıklanıyordu. O da sessizliğini dört yıl sonra o geceyi anlatarak bozdu.
Mülakattaki peşrev kısmını hızlı geçip sadede geleyim: Ala 15 Temmuz’un yardımcı rollerinden birinde sahne alan Korgeneral Zekai Aksakallı’ya acayip ‘koltuk’ çıktı. Özel Kuvvetler Komutanlığı gibi önemli görevden, kolordu komutanlığına gönderilmenin burukluğu yetmezmiş gibi bir de beklediği rütbeyi geçen yıl alamamıştı. Yüksek Askeri Şura’da son düzlüğe girildiği günlerde Aksakallı’nın bile aklına gelmeyen bir kahramanlık hikayesi uydurdu Ala. Uydurdu diyorum çünkü bugüne kadar yüzlerce sanık-tanık ifadesi okudum, hiç birinde bu iddia yok. Daha ilginci kendini başrol sanarak diğer aktörlerden rol çalan Zekai Paşa da hiç bahsetmiyor. İki farklı mahkemede özel celsede olsa ifade verdi. Ama nedense bu önemli ayrıntıyı atladı!
Ala demecini parça parça masaya yatıralım: “Özel Kuvvetler Komutanı, “Genelkurmay Başkanımızın yerini tespit ettim, bana hükümet emri lazım gidip onu alabilmem için.” diye gece beni aradı.” Burada duralım. Özel Kuvvetler, Genelkurmay Karargahı ve komutanın güvenliğinden sorumlu. ABD Başkanı ile Gizli Servis arasındaki ilişki gibi. Kimseden emir almasına gerek kalmadan görevini yapmalıydı. Bu yüzden dönemin İkinci Başkanı Org. Yaşar Güler ertesi gün telefonu kullanma imkanı bulduğunda ilk yaptığı şey konutunu arayıp, ‘Zekai’ye söyleyin gelip bizi kurtarsın’ demek oluyor.
İkinci nokta, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın yerini tespit etmek bir başarı değil. Zira Akar, Akıncı Üssü’nden evini arayıp durumu hakkında bilgi vermişti. İfadesinde “Eşime Akıncı Üssünde olduğumu söyledim. Olayların sonunda anladım ki eşim bu bilgiyi ilgililerle paylaşmış” diyor. Bu ilgililerin ikisi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ise üçüncüsü Zekai Aksakallı’dır. Hem bayan Akar hem de konuttaki askerler acil durumda aranacak ilk kişinin o olduğunu bilir. Erdoğan emir komuta zinciri içinde darbe algısı biraz daha sürsün ve tuzağa daha fazla asker düşsün diye bilmiyormuş numarası yaptı. Zekai Aksakallı daha kötüsünü yapıp yanlış adresi basmış. Ben demiyorum Ala diyor; ‘Onlar yanlış istihbarat almışlardı, başka bir sonuç doğdu, gittiler bulamadılar.’
Tam yerine geldi soralım: Yanlış istihbaratı kim verdi, nereyi bastılar, doğdu dediğiniz o ‘başka sonuç’ nedir? Ve bugüne kadar neden kimse böylesi önemli bir bilgiyi kamuoyu ve mahkemelerle paylaşmadı? Basılan yanlış yerde can kaybı yaşandı mı?
Ala’nın söylediğinin aksine kamuoyu Aksakallı’nın o gece evinde eşini teskin etmekle meşgul olduğunu biliyor. 2. Ordu Komutanı İsmail Metin Temel, ifadesinde Aksakallı ile görüşmesini şöyle anlatmıştı: “Bana kendisinin kaçırılmak istendiğini, kurtulduğunu, şu anda da evde olduğunu, karargâhının ise işgal edildiğini ifade etti. Ben de hemen karargâhına gitmesini, karargâhı temizlemesini söyledim. Kendisi dışarıdan çatışma seslerinin geldiğini, çıkacak durumda olmadığını, hanımını teskin etmekle meşgul olduğunu ifade etti.”
O sabah Akıncı Üssü’nü basarak Akar ve diğer komutanları kim kurtarmıştı hatırlıyor musunuz? Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı Korg. Yıldırım Güvenç. ÖKK komutanı evde eşini teskin ederken LOJİSTİK komutanı operasyon yönetiyor. Bu ayıp bile ona yeter. Genkur’u koruması gereken Aksakallı bir çok sanık ifadesine göre Akar’ın bile infazını emretmiş.
Aksakallı ile arasında geçtiğini iddia ettiği konuşmayla ilgili Ala’nın sözlerindeki tuhaflık bunlarla sınırlı değil. Eski Bakan sözlerini: “Ben “İçişleri Bakanı olarak, şu anda Cumhurbaşkanımızın da Başbakanımızın da yetkilerinin bende mündemiç olduğunu düşünerek, o yetkilerin hepsini veriyorum, git ve al.” diye talimat verdim” şeklinde tamamlıyor. Başbakan Yıldırım’ın askerlerle görüşmelerini ve talimatlarını iki tarafın ifadelerinden biliyoruz. Cumhurbaşkanı desen Hande Fırat bile ulaşabiliyor. Yetkilerin İçişleri Bakanında mündemiç olmasını gerektiren bir durum yok. Ayrıca Aksakallı’nın ulaşmak istediğini gösteren bir karine yok, istese kesinlikle ulaşırdı. Ayrıca Aksakallı o gece bütün iletişimini MİT’çi Sadık Üstün üzerinden kuruyor. Ve bu ağda Efkan Ala’nın adı bir kez bile geçmiyor. Ya Ala halüsinasyon görüyor ya da Aksakallı da onu yok etmek isteyen ekibin parçası olduğu için ona dair bilgileri gizledi.
YAŞ öncesinde hemşehri kıyağı mı yaptı, yoksa ters manyelle Aksakallı’yı ateşe mi attı? 15 Temmuz’da habersiz bırakılıp ters ayakta yakalanmasının hıncını, zincirin en zayıf halkasına vurarak mı alıyor? Yoksa esas oğlanlara yaranıp tekrar halkaya alınmak için düşene bir tekme atıp göze mi giriyor. Ben hangi tezin doğru olduğu konusunda karar veremedim. Ancak hem zamanlama hem de içerik manidar geldi.
YAZI: BÜLENT KORUCU / TR724