Tayyar, Habertürk Gazetesi’nden Kübra Par’a verdiği röportajda sorular üzerine bu kısmı genişletti. Tayyar, Erdoğan’ın da Hulusi Akar’la ilgili kendisine sorular sorduğunu belirttikten sonra “Cumhurbaşkanı’nın bir bildiği var” dedi ve Hulusi Akar’la ilgili harekete geçmek için “doğru zamanı beklediğini” söyledi.
İşte röportajdaki o bölüm:
“15 Temmuz gerçek manada aydınlanırsa bugün kahraman dediklerimizin aslında darbenin içinde olduğunu göreceğiz” demişsiniz. Ne demek bu?
Kafamda soru işaretleri var ve bunlara cevap arıyorum. Genelkurmay Başkanı’nın bu darbeyi yapanlarla birlikte hareket ettiğini ve bunun başında olduğunu düşünmüyorum. FETÖ’cü subayların 15 Temmuz görevlendirmesine ilişkin, mahkemeye de intikal eden bir liste var. Bu listede Genelkurmay Başkanı’nın ve dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı’nın karşılığı boş bırakılmış. Bunlar muhtemelen darbe gecesi Genelkurmay Başkanı’yla görüşecekler, ikna ederlerse hareketin başına geçirecekler, ikna edemezlerse de tutuklayacaklardı. Zannediyorum FETÖ cuntası başlarına bir üst düzey komutanı getirmek istedi. Akıllarına ilk gelen de Genelkurmay Başkanı oldu. Bu talebi ilettiklerinde Genelkurmay Başkanı’nın tavrının ne olduğuyla ilgili çok çelişkili bazı bilgiler yansıyor. Bu hareketin içindeki isimlerden biri olan Mehmet Dişli’nin müzakereci olarak ilk aşamada Hulusi Paşa’ya gönderildiğini anlıyoruz. İçeri girip konuşuyor. Hulusi Paşa’nın yaveri Levent Türkkan, ifadesinde “Mehmet Dişli dışarıya çıkınca, paşa ‘Komutan ortada, girin içeri’ dedi” diyor. Dişli’nin “Komutan ortada” algısına yol açacak, Genelkurmay Başkanı’nın nasıl bir tepkisi oldu? Genelkurmay Başkanı’nın ifadesine baktığınızda, kendisine zorluk çıkarıldığını, itilip kakıldığını, boğazının sıkıldığını söylüyor. Eğer bunlar yaşanmış ise makam odasında eşyaların dağınık olması lazım. Halbuki dağınık değil. Savcı, “Ama odanızda eşyalar yerli yerindeydi. Böyle bir itiş kakış olduysa niye her şey derli toplu?” diye sorunca, Hulusi Paşa “Muhtemelen benden sonraki komutan için hazırlık yaptılar” diye cevap veriyor. Oysa biz darbecilerin eylem planına baktığımızda, darbe bildirisinin Genelkurmay Başkanı’nın odasında değil Akıncı Üssü’nde okunmak istendiğini görüyoruz. Hulusi Paşa’yı oraya götürüp bu arada delilleri karartmak için eşyaları yerlerine koymaları bana çok akılcı gelmiyor.
Açık konuşalım; Şamil Tayyar, “Hulusi Akar o gece kararsız kaldı, taraf değiştirebilirdi” şüphesi mi taşıyor?
Evet, böyle bir şüphem var. Genelkurmay Başkanı’nın ilk aşamada ya Başbakan’ı ya da Cumhurbaşkanı’nı araması gerekirdi ama aramadı. Sabah 08.30’a kadar bir irtibatı yok. Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Akın Öztürk’ün ifadelerine baktığımızda, “Eli kolu bağlı değildi ve odasında çay içiyordu” dediklerini görüyoruz. “Televizyon izledik” diyorlar. Saat 04.00’ten itibaren durumun biraz daha karıştığını görüyoruz. 04.00, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın İstanbul’a inip halkın karşısına çıktığı saat. İster istemez sorulara cevap bulamayınca, “Komuta kademesi 04.00’e kadar bir durumu mu gözetledi?” diye merak ediyor insan…
‘CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN BİR BİLDİĞİ VAR’
Peki, Şamil Tayyar’ın merak ettiği bu soruları Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Yıldırım merak etmiyor mu?
Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da açıkçası o geceyle alakalı benzer soruları sorduğunu ve bunlara cevap aradığını düşünüyorum. Bir kısmını da biliyorum. Zannediyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı’mızın bir bildiği var. Burada konuşmam doğru olmaz ama bir gün bunu tavırlarıyla, kararlarıyla mutlaka kamuoyuna yansıtacaktır. Tayyip Bey kendisine ihaneti asla unutmaz. Doğru zamanı beklediğini düşünüyorum.