Murat Yetkin’in Hürriyet gazetesinin bugünkü (11 Şubat 2017)nüshasında yayımlanan ‘Rus “kazasında” gerçekler, tesadüfler ve CIA’ başlıklı yazısı şöyle:
Önce gerçekler:– Suriye’deki Hmeymim üssünden havalanan bir Rus savaş uçağı, 9 Şubat sabahoı saat 08.40’ta Suriye’nin El-Bab kasabası yakınlarındaki bir binayı vurdu.
– İlerleyen saatlerde Türk Silahlı Kuvvetleri, Fırat Kalkanı harekâtında üç Türk askerinin daha şehit olduğunu duyurdu, 11 de yaralı vardı; bina bombardımanda yıkılınca enkaz altında kalmışlardı. Şehitler Mehmet Şahin, Mücahit Topal ve Ömer Akkuş El-Bab’I IŞİD’in elinden almak üzere Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) destek olan tank birliğinde görevliydiler.
– Aynı saatlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’u telefonla aradığı duyuruldu. Bu sırada, şehit olan Türk askerilerinin El-Bab’taki konumlarından 3 kilometre kadar uzaktaki Suriye ordu birlikleri, ya da İran yanlısı milisler tarafından vurulmuş olabileceği iddiası kulislere yayılmaya başlamıştı.
– Akşama doğru Kremlin yazılı bir açıklama ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı telefonla arayarak, üç Türk askerinin kaybıyla sonuçlanan “trajik” olay nedeniyle “üzüntülerini” bildirdiğini ilan etti. Aynı açıklamada iki liderin Suriye üzerine askeri koordinasyonun artırılması konusunda fikir birliğinde oldukları, ayrıca Suriye’nin geleceği üzerine Astana ve Cenevre süreçlerini etkin biçimde desteklemeye devam edecekleri vurgulanıyordu. Diplomasi dilinde bu ifadenin anlamı, ”Bu olay ilişkilerinizi etkilemeyecek, yola devam” demekti.
– İlerleyen saatlerde Türk askeri kaynaklarına dayandırılan haberlerde de Rusya Genelkurmay Başkanı Valeri Gerasimov’un Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı telefonla arayarak olayın koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan bir kaza olduğunu, bu yüzden üzüntülerini ilettiği bildiriliyordu.
– Ertesi sabah, yani dün, 10 Şubat oluyor, bu konudaki ilk açıklama yine Kremlin’den geldi. Belli ki Putin’in Gerasimov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile yaptığı toplantı farklı sonuçlar doğurmuştu. Kremlin sözcüsü Dimitri Peskov vurulan binanın koordinatlarını Türklerden aldıklarını söylüyordu. Buradan ya Eskişehir’den Hmeymim’e vurulacak konum bilgisinin yanlış verildiği, ya da Türk askerinin boşaltmış olması gereken mevziiyi boşaltmadığı, her iki durumda da hatanın Rusya’ya ait olmadığı sonucu çıkabilirdi.
– O arada Hükümet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş olayın koordinasyon hatasından kaynaklanan bir kaza olduğunu açıkladı. Bu ifade olayın nasıl olduğunu yine de tam olarak açıklamıyordu.
– Akşam saatlerinde Genelkurmay’dan geldi ayrıntılar. Buna göre, Türk birlikleri o binaya yeni gitmemişlerdi, tam on gündür oradaydılar. 8 Şubat günü “Rusya kontrolündeki bölgeden”, ki buradan Suriye ordusu, ya da destekçisi milisler sonucu çıkarmak mümkün) “Dost unsurların” bulunduğu bölgeye (bunu da ÖSO ve Türk askerleri olarak okuyabiliriz) bir füze atılmıştı.
– Belli ki füze akşam saatlerinde atılmıştı. Çünkü füzenin atıldığı noktanın koordinatları saptanmış ve saat23.41’de, yani gece yarısına yakın dakikalarda koordinasyon merkezleri olarak belirlenen Eskişehir üssünden Hmeymim üssüne bildirilmişti. Aynı saatlerde Ankara’daki Rusya Büyükelçiliğinin askeri ataşesi, belki de yataktan kaldırılarak Genelkurmay’a davet edilmiş ve aynı bilgiler ona da verilmişti.
– Bundan yaklaşık dokuz saat sonra, 9 Şubat sabahı 08.40’ta bina vuruluyor, 3 Türk askeri şehit oluyordu.
Bunlar yaşananlar, şimdi tesadüflere gelelim:
– Bu hadiselerin meydana geldiği saatlerde ABD istihbaratı CIA’nın başı Michael Pompeo, IŞİD’le mücadele gündemli bir bölge turunun ilk ayağında Türkiye’de olmak üzere yolda, havadaydı.
– Bu ziyaret, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Donald Trump arasında 8 Şubat’ta yapılan ilk kapsamlı telefon görüşmesi ardından gerçekleşiyordu. Bölge turunun amacı IŞİD (ve El Kaide ile) etkin mücadele için ortaklaşa yürütülecek bir strateji arayışıydı.
– Pompeo 9 Şubat’ta Ankara’ya indiğinde Rusya ile Suriye’de Türk askerinin vurulması hadisesi çoktan gelişmeye başlamıştı. Pompeo, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte Erdoğan ile görüşürken, Rusya ile diplomasi olanca hızıyla devam ediyordu.
– Moskova’nın “Türkler söyledi de vurduk” açıklamasıyla Ankara’nın “Biz öyle söylemedik” açıklaması arasındaysa, Orgeneral Akar, Ankara’yı ziyaret eden İngiliz mevkidaşı Sir Stuart Peach ile görüşüyordu.
Şimdi de yorumlar:
– Bu hadise Suriye’de artık Türkiye’nin de askeri olarak dâhil olduğu durumun ne kadar kırılgan ve kışkırtmalara açık olduğunu çok acı bir şekilde bir kez daha gösterdi; 3 asker şehit oldu, 11’i yaralandı. Türkiye’nin Suriye harekâtında şehitler artıyor.
– Aynı şekilde Türkiye’nin (PYD-PKK nedeniyle) arasının açık olduğu NATO müttefiki ABD ve işbirliği içinde olduğu NATO rakibi Rusya arasındaki konumunu ne kadar hassas dengeler üzerinde sürdürdüğünü de gösterdi.
– Yine de diplomasinin hemen devreye girmesi sayesinde Türkiye ve Rusya son iki ayda ikinci defa yeni bir krizin eşiğinden döndü. İlki Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un 19 Aralık 2016’da Ankara’da suikasta kurban gitmesi idi. O zaman da krizin eşiğinde Erdoğan’ın anında Putin’i arayıp üzüntü beyan etmesi, işbirliğine açık olduğunu söylemesi ve bunun Astana-Cenevre sürecini engellememesini istemesiyle dönülebilmişti.
– Tabii insanın aklına şu geliyor. Acaba 24 Kasım 2015’te Türk uçakları Rus uçağını Suriye sınırını ihlal ettiği için düşürdüğünde de Erdoğan benzeri bir yolu izleyip “Üzgünüm, kasti olmadı, araştırıyoruz” gibilerinden konuşsaydı, mesela iki gün sonra Başbakan Ahmet Davutoğlu “Talimatı ben verdim” diye üstelememiş olsaydı, Rusya ile kriz çıkmaz, Suriye’de gelişmeler başka türlü seyreder miydi?
Ve haydi söyleyelim: sadece Suriye’de değil Türkiye’de de, belki 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve bugüne dek olanlar olmayabilir, tarih başka türlü akmış olabilir miydi?
Şahsen yakın geçmişte iki noktada neler olduğunu hala çok merak ediyorum.
İkincisi, işte o Rus uçağının düşürülmesinin gerçek hikâyesi, arkasında, kenarında neler olup bittiğidir.
Birincisi, hala 4 Mayıs 2007 Dolmabahçe’de dönemin başbakanı Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt arasında neler konuşulduğu.
Bu ikisini çözmeden 15 Temmuz’a nasıl gelindiğini ve tam olarak ne olduğunu gereğince çözebileceğimizden emin değilim.