Hande Fırat angajesinin nihayet patlamasıyla başlayan “MİT ve 15 Temmuz” tartışmasının beraberinde getirdiği epey ayrıntı var. “Yeni başlayanlar için 15 Temmuz” serisinde ilk 20’ye belki girecek bu ayrıntının neden önemli hale geldiği ile başlayalım.
Şimdi mantık bunu gerektirir ki darbe girişimi gecesi için önceden medya planlaması yapan bir teşkilatın darbe girişiminden haberinin olmaması ve başka çalışmalar yapmaması mümkün müdür? Elbette değil. Bence asker işbirlikçilerle çok açık bir istihbarat operasyonu olan 15 Temmuz’u bir an için bir darbe girişimi kabul etsek bile bunu daha önce haber alanların, bunun engellenmesi için hiçbir şey yapmadığını kabul etmemiz gerekir ki bu da hayatını kaybeden herkesin zanlısı yapar onları.
Erdoğan gibi parası ve canı tatlı kontrol manyağı bir adam, darbeyi haber veremeyen istihbaratın başı ve ordusu darbe yapmış genelkurmay başkanı ile devam etmesi mümkün müdür? Asla.
Son tartışmalar önemlidir. Çünkü 15 Temmuz’un muhatabı hükümet, medyası ve beslemeleri ilk defa tartışılan bir konuya atladılar. Bunda Hande’nin stres testinden kalmış olmasının epey payı var. İlk defa mindere geldiler ve olması gereken oldu, tuş oldular.
Siz hiç darbenin triosu Tayyip Erdoğan–Hakan Fidan–Hulusi Akar’ın haklarındaki herhangi bir iddiaya cevap verdiğini gördünüz mü? Erdoğan bir kere enişte olayına girdi onda da yüzüne gözüne bulaştırdı. Binali’ye bir daha sakın bana 15 Temmuz’u sorma demesi zaten her şeyi anlatıyor.
Mesela siz hiç 15 Temmuz’un sembol mekanlarından Meclis’in nasıl bombalandığının muhalif ya da yandaş ulusal bir kanalda tartışıldığını gördünüz mü? Atıldığı iddia edilen bombanın gerçekte oluşturacağı çukur ile mevcut arasındaki farkın konuşulduğunu. Bombanın girdiği iddia edilen odada resim çerçevelerinin bile oynamadığının ya da meclisin bombalandığı(!) sırada gökyüzünde meclisin üstünde ya da yakınında bir uçak olmadığının. Elbette hayır, cesaret edemezler.
Köprüymüş, otopsilermiş, hele hele Marmaris’miş bunlara hiç girmiyorum bile. Sadece Marmaris’te yaşananlar bile 15 Temmuz’un nasıl bir operasyon olduğunu anlatır.
Cevheri Güven’in, 15 Temmuz’un sözde kahramanlarından Hande balonunu patlatması, Berna Laçin’in “Bu nasıl iştir?” diye sorması Hande’nin istemese de cevap vermesini tetikledi gerisi zaten çorap söküğü gibi geldi. Halbuki Hande ile ilgili bugün tartışılanlar 2017’den beri sosyal medyada.
Bazı şeylerin bugün tartışılıyor olmasının sebepleri var.
Cemaat’in tamamen devlet mekanizmasından tasfiye olduğunu bildikleri için rahatlar. Yoksa televizyonlarda salağa yatıp Hande olayını masaya yatıranların 15 Temmuz’un o kadar açığını yeni mi duyduklarını zannediyorsunuz? Herkesin işine geldi. Ama sıra da kendilerine geldi.
Malum seçimlere doğru yaklaşılıyor. Ekonomik kriz ile birlikte daha önce pek kimsenin umrunda olmayan ayrıntılar önem kazandı. Sedat Peker’in ifşalarının bu denli ses getirmesi de, kelle alması da bu yüzden.
Erdoğan rejimini sıkıntıya sokacak gerçekler, dürüst muhalifler için malzeme demek. 15 Temmuz, AKP rejimi demektir. Tabi muhalefet partisi olup da iktidarın kurduğu rejimi devirip güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa edeceklerini söyleyenlerin 15 Temmuz topuna hiç girmemeleri aslında hepsinin değişik tonlarda devlet partisi olması ile ilgili. Kürtler ve cemaat üzerine kurulu konsensüsü sarsacak bir niyetleri ve enerjileri yok. 15 Temmuz’da gerçekte şöyle olmuş, yok böyle olmuş gibi ayrıntıların cemaate yarayacağı için bunu dile getirenin kendileri olmasını istemiyorlar. Nasıl olsa Sedat Peker seçimler öncesi konuşacak, onu bekleyecek ve umut bağlayacak kadar da çapsızlar.
Bazıları 15 Temmuz’un sandığa yansımayacağını sanıyor. Halbuki yanılıyorlar. 15 Temmuz gerçekleri ile yıkılacak yapıların başında medyadaki düzen, MİT, yargı ve ordudaki işbirliklikçiler geliyor ki zaten iktidarı ayakta tutan bunlar.
Levent Göktaş olayı ile güçlenen eski dostlar arasındaki kavgada 15 Temmuz da önemli bir yer tutuyor. Her iki taraf birbirlerini eski suçları ile tehdit ediyor. Ama Omertà yok artık.
Elbette hesap etmedikleri bir de kaderin payı var. Saray cariyesi Hilal Kaplan’ın bir aile meselesinden dolayı kendini tutamayıp teşkilata ateş etmesinin getirdiği tetiklemeler gibi. Kim bilir daha neler yaşanacak gemi batarken.
Birbirinden beslense de 15 Temmuz ile gerçeklerin kitlelerce öğrenilmesi ve kabulü başka bir süreç, 15 Temmuz rejimi ile mağdur edilmiş insanlarla ilgili psikolojinin ve sosyolojinin değişmesi ayrı bir süreç.
15 Temmuz, hapse girmeyi ya da vatanını terk etmeyi göze almış askerlerin kendilerini feda edip ülkeyi feda etmemesidir ki er ya da geç bu ortaya çıkacaktır.